17 Şubat 2016 Çarşamba

Kahve lekesi

Geldiğinde masamda bir çok kahve lekesi belirmiş olacak,
Sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim
Biraz sessizlik olacak,
Cümlelerim topallayacak,
Ağır aksak kelimelerle soracağım; Nasılsın?
Sen hüzünlü gözlerini uzaklara salacaksın,
Herkesin unuttuğu küçük bir çocuğa gülümseyerek,
İnsanların koşarak geçerken fark etmediği selpakçı amcanın gülüşüne karşılık verircesine,
Orada mutlu olduğunu biliyorum ama inan bencillikten değil bu isteğim.
Bir gün hiç gelmemeye karar vererek gidersen,
Bavulumu hazırladım geçmişi koymadım içine,
Adı geçmiş olacak gelecekleri beraber yaşayalım diye.
Susma.
Kelimelerin senin ayak izlerin.
Nereye gittiğini bulamazsa ölür ellerim.
Ölürüm.
Bir daha ayrılığı kaldıramam, yüküm ağır.
Gitme...
Seni seviyorum.
Zülfün kokusu dünyamı kaybettirdi.
Kokuna bir isim bulmaktan vazgeçtim,
Geleceğim hiç belli olmadı,
Hurafelerin yüzeyselliğinden dilim varmadı,
Nerede bizim geliş ve gidişimizdeki yarar.

Bir çiçek kurtarıldı avuçlarımda solmadı,
Mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri.

Biz çocukken ev ekmekleri vardı.
Eskiden mertlik vardı.

Kimsenin kalbini hiç çaldın mı?
Erguvanlar açmaya başladı!
Bana bir hafta izin verir misin?
Olur da olamazsam buralarda
Yanağında ki çukura saklanmak istiyorum.
Bu yolları yan yana yürümekten yanayım.

Son yükte yüklendi.
Kervandan geri kalmamalısın
Her şeyi bırak sona doğru koşmalısın
Sonuna kadar
Son.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder